Popüler Yayınlar

20 Mart 2012 Salı

Hissetmek...

Uçuyorum... Bir anım diğerini tutmuyor, sinirliyim, mutluyum, huzurluyum, telaşlıyım, ama bunların hiçbirinin neden olduğunu bilmiyorum.

Sadece hissediyorum...

Ve evet biraz fazla hissediyorum, mesela sen bir şarkıyı hiç hissettin mi, hani öyle duygusal olarak değil, dokunur gibi, sıkar gibi vücudunu, acıttı mı hiç bir şarkı seni, hiç dayak yemiş gibi acı hissettin mi bir şarkı yüzünden ?

İşte ben böyleyim şu an, o an, her an.. Bir şarkı çalar ve buralardan giderim acı hissederek, hani zararsız bir uyuşturucu almışsın gibi.. Bir anda her şey flulaşıyor ve etrafındaki hiçbir şeye ve yere odaklanamıyorsun, sadece o anda çalan şarkı ve hissettiğin acı var. Acı...

Bana hissettirdiklerini düşünüyorum, neden her şarkıda olmuyor da bazılarında oluyor diyorum.. Bulamıyorum.. Belki bulsam kurtulurum acıdan diyorum biraz daha zorluyorum yine olmuyor...

Yapılacak tek şey kalıyor, o anı sonuna kadar hissedip, yorumsuz bir şekilde bulutların üstünden insanların yaptıkları saçmalıkları izlemek kalıyor... Sanma ki bulutların üstündeki o an, masallardaki bulutların üstündeki insanların mutluluğunda geçiyor, o an, sadece yukarlarda bi yerde olduğumu hissediyorum o kadar, mutluluk değil o, hüzün değil, isyan değil.. İsimsiz, garip bir kavram karmaşası yaşadığım...

En sonunda.. Şarkı bitiyor ve acı hafifliyor yavaş yavaş dünyaya dönüyorum...


20 Şubat 2012 Pazartesi

Düşünmeye başlayınca..

  

Başladım yine düşünmeye, nedir yalnızlık diye. Acaba "olay" yalnız hissetmek mi yoksa gerçekten yalnız olmak mı, işte bütün mesele budur (bu sanırım başka bi yerin repliğiydi) Toplumdan soyut olmak kavramı nedir mesela ? Hiç kimseyle konuşamamak mı yoksa iletişime geçmek istememek mi? Bazen bana insanları izlemek onlarla konuşmaktan çok daha keyifli geliyor. Neden mi , düşünsene metroda giderken bir adam dilini bilmediği yabancı bir adama yediğini yere döktüğü için vücut diliyle atarlanabiliyor başka bir adam da cebinden bir kart çıkarıp yerdeki kırıntıları kenara süpürebiliyor aynı anda (ordaki kartın amacının elini kirletmemek olduğunu biraz geç kavramıştım). Bu iki adamın da hareketi özgüven gerektiren şeyler ya da dünya bi tarafında değil adamın metroya binmiş kimi babalasam modunda olması gerekli. Şimdi ben bunu niye anlattım, çünkü orda bu olayları izlemek bana keyif veriyordu, onların o anda ne düşündüklerini hissetmeye çalışmak psikolojilerini kavramak zevkli bir iş benim için. Bunu sürekli yapıyorum ve bir zamanlar bunu yapmamın beni çok iyi bir izleyici, dinleyici ve dikkatli bir insan yaptığını olayların farklı taraflarını falan filan gördüğümü sanırdım, şimdi ise yoksa bunu bana yaptıran yalnızlık mı lan! durumuna geldim.(Evet belki yalnızlık etrafında hiç kimse olmamasıdır ama etrafında birileri varken hatta her şeyini paylaştığın çok yakının bile varken hissedilebilir bir şey yalnızlık ve öyle bir his ki yaşayabileceğin en kolay altından kalkılacak durumu bile kafana dert etmene neden olur bu meret.) Ardından düşündüm eğer ben yalnızsam, tek değilimdir(!) etrafta başka yalnızlar da vardır benim gibi yalnız olduğunu sonradan fark eden dedim ve tekrar etrafımı izlemeye başladım, benden bi tane daha bulayım diye. Ve işte bu yazıyı bana yazdıran şeyi orda buldum, yalnızlığımı bile yalnız olmadığımı hissettirecek bişey arayarak yaşıyorum ve yaşıyoruz. Senin yaşadığın kötü hissi bir başkasının da yaşadığını bilmek, mutluluktur sana. Bu kötülük değildir aslında. Sadece hissettiğin şeyden kurtulmak için bir dayanak aramaktır ve senden bi tane daha gördüğünde "o yaptıysa ben de yaparım"dır. İşte tam da bunu düşündüğüm anda bunu yazmam gerektiği aklıma geldi, belki benim gibi biri okur da kendini yalnız hissetmez diye.